1. (a) (çengele/çiviye vb.) asmak, (b) (telefonu) kapatmak.
    I was so angry I hung up on her (while she
    was talking): Öyle kızdım ki (daha o konuşurken) telefonu yüzüne kapattım. (c) gecikmek, geri kalmak, geri bırak(ıl)mak, ertele(n)mek, tehir etmek.
    The peace talks were hung up while the representatives spoke to their governments. (d)
    Avust. (atı) bağlamak.
  2. İsim güçlük, engel, takıntı, takınak, ketleme, ürkeklik, korku, sıkıntı.
    He's got a hang-up = hang up about
    flying: Uçmaktan korkar.
(mutad bir işe) son vermek, eleğini asmak.
At the age of 64, he hung up his hat (for the last time).
takıntı Gıda ve Mutfak
duvara kâğıt yapıştırmak Fiil
ahizeyı yerine koymak Fiil
güçlük, engel, takıntı, takınak, ketleme, ürkeklik, korku, sıkıntı.
He's got a hang-up = hang up about
flying: Uçmaktan korkar.
İsim